• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • www.facebook.com
  • www.twitter.com

Türkçe Bilgiler

Türkçe Dersi Bilgi ve Paylaşım Sitesi

Üyelik Girişi
Takvim
Ercan Bil
bilgi@turkcebilgiler.com
Eğitim Ailede Başlar
07/02/2016

     Bir sömestr tatili daha sona erdi. Yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 900 bine yakın öğretmen bugün ders başı yapıyor. Bu kadar büyük bir topluluğun yaptığı bu eğitim-öğretim çalışması ülkemizin geleceğini ve belki de dünyayı etkileyecek boyutta. Peki okullarımızda verilen eğitim-öğretim çalışmalarından herkes memnun mu? Aileler ve öğrenciler, öğretmenler neler bekliyor bu çalışmalardan? Tabi herkesin beklentisi ve amacı farklı ancak hedef ne olursa olsun uygulamada birçok farklılıklar var. Biz bunları irdelemeye ve ideal bir okul ve eğitim-öğretim nasıl olmalı bunu bulmaya çalışacağız.

     Eğitimin öncelikle veli yani aile ayağından başlamak istiyorum. Günümüzün velileri, bundan yirmi otuz yıl önceki aile ve velilere göre çok farklı. Bunun başında aşırı korumacılık gelmekte. Türk aile yapısı zaten korumacı bir yapıya sahipken günümüzde artık aileler bir veya en fazla iki çocukla yetindikleri için çocuklarına daha korumacı davranmaktalar. Bunun yanında artan ekonomik yeterlilik ve kapasite çocuklara sonsuz imkanlar sağlamakta. Öğrencilik yıllarımda Ege sahil kentinde tatil yaparken kumsalda iki yaşlarında bir çocuğu olan İngiliz bir aile ile yan yana geldik. Aile çocuklarını gözlüyor ancak her an müdahalede bulunmuyordu. Çocuk koşarken hızla yüz üstü yere düştü. Ben bile bekar olmama rağmen bir an yerimden fırlayıp çocuğu kaldırmak için toparlanırken İngiliz anne ve baba gayet sakin bir şekilde çocuklarının kendisinin kalkması gerektiğini ve bir şeyi olmadığını söyledi. Çocuk kendiliğinden yerinden kalktı, üstelik de ağlamadı. Benim hayretle baktığımı gören ve çocuğa müdahale etmek için yerimden kıpırdadığımı gören anne, yarım Türkçe ve İngilizce ile bana "hayatta her zaman yanında olamayacaklarını, başı sıkıştığında veya bir sorunla karşılaştığında bunu kendi başına çözmeyi şimdiden öğrenmesi gerektiğini" anlatmaya çalıştı. Bu üniversite dışında pedegojik olarak aldığım ilk ve belki de en önemli derslerden biriydi. O İngiliz aile yerine bir Türk ailesi olsaydı, anne bir yandan bağırıp çığırırken baba da hızla onu yerden kaldırır, çocuk da bu yoğun ilgiden bir şey olduğunu sanıp avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başlar, anne baba da onu avutmaya çalışırdı. İşte bu korumacı aile yapısı bizim eğitimimizin temelini oluşturmakta ve bu nedenle istenilen seviyelere bir türlü gelememektedir. Bugün öğretmenlerin, biraz abartılı olmakla birlikte, verdikleri ödevleri evde anne babalar yapmaktadır. Eğitim-öğretim yıllarını bu şekilde geçiren çocuklar hem okulda hem de hayatta başarılı olamayınca yine aynı aile bütün sorumluluğu çocuğa atıp yeterli çalışmadığını söylemekten geri kalmamaktadır.

     Hayatının bütün dönemlerinde kendisi ve eğitimiyle ilgili kararları anne ve babasının verdiği, hatta yemekte doyup doymadığını, dışarı çıkarken üstüne ne giymesi gerektiğini, hangi okula gideceğini, hangi mesleği seçeceğini anne ve babası karar veren çocuğun hayatının dümeninde kendisi değil anne babası vardır. Ancak bu araba bir duvara tosladığında sanki direksiyonu çocuk kullanıyormuş, bütün kararları o veriyormuş gibi bütün sorumluluk ona yüklenir. Her türlü kararı alan, yönlendirmeyi yapan aile aslında başarısızlığı da sahiplenmelidir. Kendisiyle ilgili her türlü kararı anne ve babasının almasına alışmış olan çocuk, "annem ve babam her şeyin en iyisini bilir, onlar benim kötülüğümü istemezler, ben bu aklımla hata yapabilirim, benim aklım her şeye ermez, o nedenle benimle ilgili kararları annem ve babam vermeli" deyip hayatının direksiyonunu ailesine verir. Sonuç olarak ortaya hayatla mücadele edemeyen, bir sorunla karşılaştığında bocalayan, başarısız ve özgüvensiz bireyler çıkar.

      Eğitim sistemi önce aileleri eğitmeye başlamalı, bu korumacı ve aşırı himayeci davranışlardan sıyrılmış çocuklarının hayatını yöneten direksiyondaki kaptan değil, ona yol gösteren, rehberlik eden, alternatif yollar bulmasını sağlayan bir rolde olmalıdır. Bu şekilde yetişen çocuklar özgüvenli, kendi kararlarını kendisi veren, problem çözme yeteneğine sahip güçlü bireyler olarak hem kendilerine hem de ülkesine hizmet eden bireyler olurlar.

    Zararın neresinden dönülse kârdır. Haydi yarından itibaren çocuklarımız adına karar almayı bırakıp, onların hayatlarının direksiyonunu kendilerine verelim ve onlara güvenelim. Hayatlarıyla ilgili kararları kendilerinin almalarını sağlayalım. Bizden yardım istediklerinde ise, hemen direksiyona geçmek yerine sadece rehberlik edip yol gösterelim. Bu şekilde yetişen çocuklar hem kendileri hem de ülkemiz için daha başarılı işler yapacaklardır. Bunun için sadece onlara güvenmek gerekiyor.

    Eğitim-öğretim yılının ikinci döneminin hepimize hayırlı olması dileğiyle.

 

                                                                                                   Ercan BİL
                                                                                          Türkçe Öğretmeni 



2772 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BUGÜN 10 KASIM - 10/11/2018
Atatürk'ün Ölümünün 80. Yılı
AN GELİR - 10/11/2018
Şiir
MUTLU OLMA SANATI - 06/05/2017
Mutlu Olma Sanatı
İŞARETLER - 10/02/2017
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam114
Toplam Ziyaret1998100
Köşe Yazıları
Hava Durumu
Saat
Site Haritası